EL ELE
Hayat balğışlayın


Melisa                   Miraç  

Miraç, 2002 Miraç-kandilinde doğduğu için adı Miraç konuldu;
çok küçüktü (43cm) fakat anormal bir şey yok dediler – küçük adam – dediler....
Çok güler yüzlü ve meraklı bebekti – etrafını izlemekten kendini alıkoyupta ağlamaya bile fırsatı olmadı – hani: “hey dünya! Ben geldim, aç koynunu uzak yoldan geldim” dercesine ve her şeyi bir an önce anlayıp kavramak istiyordu sanki; ya da..... “hey dünya! Ben geldim, ya sen benden çok çekeceksin ya da ben senden” düşünüyordu belki de. Yanında halası ve babası vardı, annesi çok yorgun düşmüştü pek bakamadı oğluşuna doğru, babası heyecandan tutamadı onu - döne döne halasının kucağına geldi.   Dikti gözleri halaya meraklı meraklı bekliyor “ee anlat: ben nerdeyim” sorarcasına birde gülücükler atıyordu; halası şaşkınlığını ve hayranlığını saklıyamıyordu – sanki birbirleriyle gözleriyle ve telepatiyle konuşmaya başlamışlardı -  ve halası o andan beri onun en büyük hayranlarındandır. Bu coşku – bu mutluluk fazla sürmeden Miraç hep hastalanıyor hep hastanelerde geçiyordu zaman; çok araştırmalar yapıldı üzerinde çok eziyetler çekmek zorunda kaldı ki – hatta zaman zaman iğne sokacak damar bulamayıp vicdan azabından gözleri dolan doktorlar bile gördü Miraç – ama o kadar az ağlardı ki ve o kadar çok gülücükler saçardı ki ortalığa – ağlarken gülmek zorunda kalıyordu etrafındakiler.
Eh... e nihayet en sonunda – üç ay sonra aileye Miracın dünya çapında 1 milyonda 1 görünen o kadar çok ender bir hastalığın teşhisini bildirdi doktorlar. Çocuğunuz Ak-yuvar üretmiyor dediler; oysa ak-yuvarsız insanın hiçbir bakteri ve virüslere karşı direnci olmaz; “Askeridir” vücudun ak-yuvarlar – bizi her tür hastalıkların viruslerine ve bakterilerine karşı koruyan kan hücrelerimizdir ak-yuvarlar. Yani bu demek oluyordu ki Miraç kendi üzerinde normal şartlarda oluşan bakterilere bile yenik düşebilirdi. Doktorların demesine göre 1980li yıllardan önce doğmuş olsaydı Miraç fazla yaşamadan ölecekti. Ama 1980li yıllarda yeni bir ilaç keşfedilmişti (G-CSF), bu ilacın sayesinde Miraç yaşayabilecek dediler; her gün iğnesini vurulmak şartıyla. Fakat geleceğini ancak zaman gösterecek dediler; çünkü her ilacin yan tesir
lerii var olduğu gibi bu ilacın çocukların kemiklerinin gelişmelerinde v. s. Gibi, ve en büyük sorun ise; çocukların ilaca rağmen yeterli Granulozyt (ak-yuvar cinsi) üretemedikleri için – lösemiye çevirmeleri ihtimali doğduruyordu ve belirtilerini son zamanlarda koymaya başladı.
Bundan sonra onlar için tek umut: uygun kök-hücre nakli.
Bu yönteminde şartları: şayet tam uyan kök-hücre bulunur ise, çocukların kök-hücre nakli ni iyi atlatma şansları %80 – 85 oranında; tam uygunu bulunamaz ise (bir kaç dokusu farklı olur ise) %60 – 70 arasında kalan bir oran ki, bir anneye – babaya KARAR  verin deniliyor.....
Melisa ise ağabisini kurtaracaktı; hani her iki taraf ailede bu tür bir hastalık görülmemişti diye, Miraç tesadüfi – feleğin bir yanlış oyunu sonucu diye - ikinci bebeğin kordon kanıyla veya kök-hücreleriyle onu kurtarırız düşüncesiyle dünyaya geldi. Tabi onun hastanelerde ağabisi kadar maceraları olmadı çünkü artık bilinen bir olaydı, normal şartlarda güzel koşullarla umudumuzu bağlamıştık ona – ama olmayacaktı – takdiri ilahi ağabisi ile aynı kaderi paylaşmayı nasip etti. Ve şimdi iki kardeş bir kurtarıcıyı bekliyor çünkü ikisininde kan dokular aynı olduğu için her ikisine normal bir yaşam imkanını verecek
gönüllü bir kahraman arıyoruz.

www.melisa-mirac.de